Hikaye Öykü Masal Arşivi

 

Hikayelerin Dünyasına Açılan Eşsiz Bir Kapı

26 Nisan 2024

Sık Kullanılanlara Ekle  Anasayfan 
              Yap Ziyaretçi Defteri

  Kunduzlar Ve Yaşlı Oduncu (Diyanetten Hikayeler) :. Hikaye Öykü Masal Arşivi .:

MENÜLER
Ana Sayfa
Arşiv
Sitenize Ekleyin
Hikaye Ekleyin
Editörlere Mesaj Gönder
Editörlük Başvurusu
Yardım / İletişim
Reklam
Basında HikayeArsivi
Künye
Ziyaretçi Defteri
Tavsiye Siteler
HİKAYE KATEGORİLERİ
İbretli Hikayeler
Dini Hikayeler
Yaşanmış Hikayeler
Duygusal Hikayeler
Sevgi Hikayeleri
Aşk Hikayeleri
Din Büyüklerinden Hikayeler
En Güzel Dini Hikayeler
Masal Demeti
Hayatın İçinden Hikayeler
İran Hikayeleri
Dostluk Hikayeleri
Mevlanadan Hikayeler
Kıssadan Hisseler
Çocuklar İçin Hikayeler
Doğruların Öyküsü
Komik Hikayeler
Nasreddin Hocadan Hikayeler
Sahabeden ve Evliyaullahtan Hikayeler
Kurandan Hikayeler
Resulullahtan Hikayeler
Kelile ve Dimne
Tarihi Gerçekler
Gerçek Hayattan Hikayeler
Türk Tarihinden Damlalar
Bediüzzamanla Yaşayan Öyküler
Diyanetten Hikayeler
Renkli Hikayeler
Sesli Hikayeler-Masallar
Resimli Hikayeler
Sizden Gelen Hikayeler
İngilizce Hikayeler
Padişahlardan Hikayeler-Öyküler
Türkü Hikayeleri
Tarihi Hikayeler-Öyküler
Siyasi Hikayeler-Hatıralar
Öğretici Hikayeler
Hüzün Zamanı Hikayeleri
Hazır Cevaplar Espriler
Dede Korkut Hikayeleri-Destanlar
Keloğlan Masalları (Görüntülü)
La Fontaine Masalları
Atatürk Hikayeler - Hatıralar
Tanıdığım Ünsüzler
Gazali İHYAdan Hikayeler
Ramazan-Oruç Hikayeleri

Hikaye-Öykü Ara



[Detaylı Arama]


Yeni Eklenen 15 Hikaye
Radar Var
Yok Oluşun Filizlenmesi
Yanılgının Gözyaşları Ve Benlik Kavgası
Ayşecik ve Yasemin Sultan
Şöhretin Bedeli
Bücür Zürafa
Deve Kervanı
Nerede Görüşelim
Rafadan Yumurta
Sabrın Zirvesi
Recep Ayında Oruç
Oruçlu Musunuz, Değil Misiniz?
Oruç İman Ettirdi
Orucu Bazen Bozmak Gerek
Onların Ameli Yok

En Çok Okunan 15 Hikaye
The Adventure of the Three Garridebs
Bir Bebeğin Yarım Kalmış Günlüğünden
Dracula - Story
İşte Aşk
Hz. Yunus Ve Balık
Uyuyan Güzel
Half-Brothers by Elizabeth Gaskell
Sevgi Üç Türlüdür
Uyku Masalı
Dostluğun Öyküsü
Hansel Ve Gretel
Haddini Aşmanın Zararı
Ona "Sevdiğinizi" Söyleyin
Evlilik
Çirkin Ördek


Reklam ver

Mail List
Sitemizin yeniliklerinden ilk sizin haberiniz olsun.
İsim:
Mail:
 


Editör Giriş

Google
Sitemiz hakkındaki görüşlerinizi ZİYARETÇİ DEFTERİNE yazarsanız seviniriz.


Ziyaretçilerimiz ve Hikaye Dostlarının Dikkatine:

www.hikayearsivi.net olarak 2002 yılından itibaren yayın faaliyetimizi sürdürmekteyiz. İnternet üzerinde yayın yapan birçok sitenin içeriğinde, sitemiz içeriği kullanılmaktadır. İlk defa birçok kategori altında hikaye-öykü ve masalları paylaşmaya başlayan sitemiz, bu konuda da diğer sitelere örnek olmuştur. Sitemizin ve içeriğinin genişlemesine ve sitemizin tanıtımına siz değerli ziyaretçilerimizin katkısı çok önemlidir. Sitemiz içeriğini paylaşırken, mutlaka kaynak olarak www.hikayearsivi.net den alıntılandığını belirterek içeriğimizi kullanabilirsiniz. Unutmayın ki kaynak belirtmeden, içeriğimizi alan onlarca site ve ziyaretçi, çalışmalarımızdaki emeğe karşı bizi şevksiz bırakmaktadırlar. Lütfen sitemizin tanıtımına sizde katkı sağlayın. (A.Kerim MELLEŞ & Mehmet Zahid MELLEŞ)

Kunduzlar Ve Yaşlı Oduncu
[Diyanetten Hikayeler]







    Topal karınca adlı hikâyemde iki çalışkan canlıdan söz etmiş, karıncalar yorulmak bilmeyen ameleler, balarılarıysa usta mîmar ve kimyagerlerdir demiştim. Bu kez size başka bir mîmar ve mühendis hayvandan söz edecek, baraj yapmakta usta bir canlıyı size tanıtmaya çalışacağım.

    İçinizde kunduz denilen hayvanları bileniniz azdır sanırım, bu becerikli yaratık, Yurdumuz’un Ege Yöresi’nin ormanlık yerlerinde ve genel olarak göl, ırmak kıyılarında yaşamlarını sürdürürler. Kunduzlar, düşmanlarının saldırısından korunmak için yuvalarını su diplerinde yaparlar. Su samuru, vaşak onların can düşmanlarıdır, bu yüzden ormanlarda barınmayı pek güvençli bulmadıklarından, yavruları için daha güvenli barınaklar yapmak için,suların altını ustalıkla kazarak tünel gibi derin ve emin barınaklar yaparlar. Su diplerindeki bu yuvalar, düşman gözlerinden ırak olduğundan güvence altındadırlar.

    Kunduzlar, kurdukları bu barınaklarına su içinde yüzerek gider ve gelirler, çok tedbirli ve dikkatli hayvanlardır kunduzlar... Yapacakları her işi çok iyi bilir, ustaca ve beceriyle başarırlar. Ormandan getirdikleri çalı çırpı ile yuvalarının üstünü örter ve çamurla her tarafını iyice sıvarlar; bu barınakların üst tarafında bıraktıkları küçük pencereler, kışın dere donduğu zaman, dışarıya çıkmalarını sağlar.

    Öteden beri hayvanlar içinde en kurnaz olanının tilki olduğu söylene gelir; oysa ben kunduzların daha kurnaz olduklarını düşünmeden söyleyebilirim.

    Anlatacağım hikâyeyi dinledikten ya da okuduktan sonra sizin de bu kanıya varacağınızı sanırım.

    Bilirsiniz yağışlar, ırmak ve derelerin sularını çoğaltır ve kabartır, yataklarına sığmayan sular, önlerine geleni sürükleyerek alıp götürürler; kunduzlar, bu durumu çok iyi bildikleri için, önceden tedbirlerini alırlar. Ormanda devirdikleri kütükleri suda yüzdürerek getirir ve sıra sıra yuvalarının önüne dizerler; böylece bent durumunu alan bu barınaklar, sellerin etkisinden korunmuş olurlar.

    Kunduzlar, otuz santimetrelik bir ağaç gövdesini dişleriyle kemirerek bir hızar makinası gibi devirmekte güçlük çekmezler; böylece keskin dişlerinin gücüyle fillerden daha kolay ve ustalıkla ağaçları devirebilmektedirler. Bu anlattıklarım size inanılmaz gibi gelebilir; fakat bir gerçektir. Bu usta ve canlı hızar makinalarının yaptığı işler..

    Kunduzlar, biçtikleri her ağacın yaprağını yine dişleriyle temizleyip kabuklarını soyduktan sonra, ağaç gövdelerini dilim dilim parçalara ayırıp bunları çekerek götürürler ve barınaklarını yaptıkları göle ya da ırmağa salarlar; sonra da bunları yüzdürerek barınak yaptıkları bentlerin yapımında kullanırlar. Bâzen, kunduzlar ağaç kesiminde çalışırlarken, tehlike çanı çalıverir, bu tehlikeyi önceden sezinleyen özel yetenekleri vardır kunduzların... Kunduzlar, ormanda çalışırlarken güvenliklerini sağlamayı ihmal etmezler; bir kısmı işlerini görürlerken, bir kısmı da kademeli olarak nöbet tutarlar, bunlar ırmak ya da göllerde yüzerek nöbet tutma işlerini sürdürürler. Bir tehlikenin varlığını sezen her nöbetçi kunduz, üzeri pullarla kaplı kuyruklarını suya vurarak görevlerini yerine getirirler; suda hareket ettirdikleri kuyruk darbelerinin oluşturduğu halkalı dalgalarla, gelmekte olan tehlikeyi anında birbirlerine haber verirler; bu işi öylesine ustalıkla yaparlar ki, en kısa süre içinde, ormanda çalışan kunduzlar, yaklaşmakta olan tehlikeden haberleri olur ve biran içinde hepsi sulara dalarak kaybolurlar.

    Kunduzların en tehlikeli düşmanı su samurlarıdır. Bu hayvanlar da kunduzlar gibi suda yüzmeyi çok iyi bildikleri için, bunların elinden kurtulmak zor bir iştir. Kunduzların su içerisinde iken kurt, vaşak gibi hayvanlardan korkmalarına gerek yoktur. Bu hayvanlar yüzme bilmediklerinden suya dalan kunduzları izleyemezler; bu yüzden de kunduzların alaylı ve keyifli yüzüşlerini kıyıda izlemekten başka bir şey yapamazlar...


-----------



    Sevgili çocuklar!. Size bildiğimce kunduzları tanıtmağa çalıştım. Bana göre, kunduzu alıp tilkinin kurnazlık tahtına oturtmak gerek... Fakat tilkinin pabucu olmadığından kaldırıp dama atamadım. Hayvanlar âleminin hikâye panayırında Lafonten’in reyonu, tilkiye akıl hocalığı yaptırmağa devam etse de, ben yine kunduzun tilkiden daha az akıllı olmadığında direnecek ve bunu kanıtlamak için de size kunduzlardan bir hikâye anlatmaya çalışacağım; sanırım beğeneceksiniz...

    Hikâyemizin baş oyuncusu bir kunduz, ormanın ortasında bulunan gölde yavrusuna yüzme dersleri veriyordu. Yavru kunduz, anasının çevresinde dolaşıyor, sulara dalıp çıkarak oynaşıyordu Gölün çevresini kucaklayan ormanın ağaçları, dallarını sarkıtmış, sularla sarmaş dolaş olmanın kıvancını yaşıyorlardı. Gönüllere huzur ve hûşu veren seher vaktinin sevincini yaşayan çeşitli kuşlar, kuş diliyle düzenledikleri güfte ve bestelerini çok sesli bir koro halinde, orman sâkinlerine dinletiyorlar; sık ağaçların dalları ve yaprakları arasında gezinen rüzgâr, kuş nağmelerine ıslıkla tempo tutuyordu.

    Bu sırada gölün kıyısında, elinde baltası ve sırtında urganı bulunan ak sakallı bir adam belirmişti. Yanında da on, onbir yaşlarında görünen benzi soluk bir çocuk gâh yürüyor; gâh koşuyordu. Yaşlı adamla küçük çocuk, ormana yakacak odun temin etmeğe gelmiş olmalıydılar. Çocuk, yaşlı adamın yanında koşarcasına yürürken, bir yandan da, burnunu çekerek konuşuyordu:

    – Dede, biraz durup dinlensek...

    Belli ki ikisi de yorgundular, belki de bu yorgun görünüşleri açlıktandı...

    Dere kıyısına yakın sularda yüzmekte olan ana kunduz, yaşlı adamla çocuğu görmüş ve onların durumuna acımıştı. Yaşlı adamla küçük çocuk kunduzları görecek durumda değillerdi. Çocuk yaşlı adamın torunu olmalıydı, çocuğun sürekli olarak sızlanması üzerine yaşlı adam, dere kıyısında devrilmiş bir kütüğün üzerine otururken, çocuk da âdeta düşercesine dedesinin yanına çöküverdi. Bir süre ikisi de konuşmadan durdular, neden sonra yaşlı adam torununa dönerek şöyle konuştu:

    – Baban sağ olsaydı hiç böyle yorulur güçlük çeker miydik? Bir demet odun yapabilmek için ne kadar uğraşırız bilirsin, sen ise babanın yerini tutana dek korkarım ki ben dünyamı değiştireceğim..

    Çocuk sesini çıkarmadı, fakat üzüntülü hâli yüzünden belli oluyordu. Yaşlı adam da başka söz etmedi, ikisi de kendi âlemlerinde düşünceye varmışlardı.

    Göl kıyısında bir süreden beri yaşlı adamla torununu izlemekte olan ana kunduz, onların durumuna üzülerek bakarken yavrusuna şunları dedi:

    – Varlıklı insanların pek çoğu neden yoksullara yardım ellerini uzatmıyorlar bir türlü anlayamıyorum... Oysa onlar, akıl yönünden olduğu kadar duygu yönünden de biz hayvanlardan daha üstün olmalı değiller mi? Yazık değil mi şu güçsüz yaşlı adama ?!. Bir lokma ekmek için şu haliyle hâlâ didinip duruyor, oysa artık O bir köşede huzurlu bir ömür sürmeli değil mi ?!. Böyle olmadığı gibi üstelik, yetim torununun geçimi de Onun güçsüz omuzlarına yüklenmiş... Bir yiyip halimize bin kere şükredelim biz; geçim denen sıkıntımız yok, yuvamız güvenlik içerisinde...

    Ana kunduz, kısa bir an sustuktan sonra konuşmasını şöyle sürdürdü :

    – İster misin bu zavallılara yardım edelim, ha ne dersin?!. Onların sevinmesini sen de istersin sanırım...

    Küçük kunduz yavrusu, gölün kıyısına sarkmış bir ağacın dallarına tutunurken cevap verdi:

    – Onlardan şimdiye dek bize bir kötülük gelmedi. Kendi hallerinde insanlar, çocuğun sessiz durumunu da pek sevdim, belki bir gün onunla arkadaş oluruz...

    Ana kunduz, bir süre düşünceye vardı, ne yapması gerektiğini tasarlıyordu. Bu düşünceli hâli çok sürmemişti. Biraz sonra kararlı bir biçimde yavrusuna baktı, sonra kendini suların kollarına bıraktı; yavru kunduz da onu izledi. Ana kunduzun sularda kuyruğu ile verdiği sinyallere cevaplar gelmeğe başlamıştı. Biraz sonra pek çok sayıda kunduzun gölün kıyısında toplandığı görüldü, daha sonra da ormanda yoğun bir çalışma başlamış bulunuyordu. Hızar çalışmasını andıran bir ses, ormanda çevreye yayılmış, kuru ağaç dalları birer ikişer biçilmeğe başlamıştı. Her kunduz ne yapmakta olduğunun bilinci içerisinde çalışıyor; ağaç dallarının biçilen gövdeleri dilinip, küçük parçalara bölündükten sonra, oduncu ve torununun yakınındaki alanda biçimli olarak üst üste yığılıyordu. Yaşlı oduncu ile torunu ormandan ayrıldıktan sonra da kunduzların bu çalışması akşamın geç saatlerine kadar sürdü. İşlerini bitiren kunduzlar, yaşlı oduncuyla torununa yaptıkları yardımın bilinci ve rahatlığı içerisinde, kendilerini gölün serin sularına bırakırlarken, ana kunduz ile yavrusu da yaşlı oduncunun duyacağı sevinci düşünerek gülümsüyorlardı.

    Ertesi gün yaşlı oduncu ile torunu yine odun yapmak üzere ormana gittikleri zaman, alanın ortasına intizamla yığılmış odunları görünce çok şaşırdılar. Yaşlı adam torununa dönerek :

    – Gece buraya kesiciler gelmiş olacak, şaşırdım doğrusu, bir gece içinde ne kadar da çok ağaç kesmişler, hepsi de kuru ve ustaca kırılmış odunlar.. Şimdiye kadar hiç de böylesine düzgün yapılmış istif görmemiştim.. Diye konuştuktan sonra sesine hüzün dolu bir anlam katarak sözlerini şöyle sürdürdü:

    – Biz böylesine çok bir odun yapabilmiş olsak, bir yıl sırt üstü yatarak, çalışmaz dinlenirdik

    Yaşlı adam, birden dün akşam işittiği hızar çalışmasını andırır sesleri ve çevrede dolaşan çok sayıda kunduzları hatırlayarak bu işin kesici orman görevlilerinin işi olmadığını, zira O, yılların kazandırdığı görgü ve tecrübeden bu kesim işinin kunduzlar tarafından yapıldığını anlayıvermişti ve bunu idrâk etmekle bu kesimin kendilerine yardım olsun diye yapıldığını da sezinlemişti.

    Bunu sezinlemekle birlikte de içine bir mahzunluk çökerken mırıldanmaktan kendisini alamadı:

    – Hangi hakla bu odunlara sâhip olabilirsin? Onları hak etmek için bir çaba mı gösterdin ki?. İnsan çalışarak ancak emeğinin karşılığında bir şeye sâhip olabilir...

    Yaşlı oduncu bu sözlerinden sonra, çalışmak üzere baltasına davranırken, gözleri torununun bulunduğu yere kaydı; çocuğun, biraz ilerisinde ki gölün kıyısında bir kunduz duruyor ve kuyruğunu kaldırıp sulara vuruyordu. Oduncu birden çevresini kunduzların sarıverdiğini gördü. Her biri, oduncu ve torununa selâm verircesine bir davranış içerisinde onlara bakıyorlardı. Kısa süren bu saygı gösterisinden sonra, sessizce alanın ortasına yönelerek tuhaf bir uğraşıya girişmişlerdi.

    Yaşlı oduncuyla torununun şaşkın bakışları arasında alana yığılmış olan odun yığını, bir an içerisinde yok olmuş, dağ gibi durmakta olan odunlar, çölde rüzgârın önüne katılmış eksibeler gibi yer değiştirerek, yaşlı oduncunun önüne konuvermişti. Bu ilginç olayın verdiği şaşkınlıktan bir süre kendisini kurtaramayan yaşlı adam, neden sonra kendine gelerek şöyle mırıldandı:

    – Yücelerin Yücesi Allah’ ım!.. Senin gücün her şeye yeter.. Bizler Sen’in âciz kullarınız.. Varlığınla bir hazine, Sen’ den uzaklaştığımız zaman, geçmez akça pullarız... Şu güçsüz yaşlı kuluna acıyıp kunduzların yardımıyla bize kazanç sağladın. Verdiğin çeşitli nîmetlerden dolayı Sana ne kadar şükretsek yine azdır... Bana başkalarının yardımına muhtaç olmadan ölünceye kadar alın teri dökerek çalışma gücü ver, bu dileğimi geri çevirme!

    Yaşlı oduncu bu sözlerinden sonra torununa dönerek sözlerini şöyle sürdürdü :

    – Yavrum, dâima Allah’a ve kendi gücüne güven!. Yüreğinde çalışma duygusu eksilmesin.. Sana kunduzların çalışkanlıkları örnek, alın teri dökerek helâlinden kazanmak amacın olsun... Durmadan çalış ki, miskinliğin çirkefi üzerine sıçramasın..Başkalarından yardım ummakla değil, kendi güç ve çalışma azminin, seni insanca yaşatacağını ve başarıya ulaştıracağını unutma!..




Kaynak: Kunduzlar Ve Yaşlı Oduncu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları

Hazırlayan: KuTuL KuLuB
www.hikayearsivi.net




Kaynak: Hikaye-Öykü-Masal Arşivi: www.hikayearsivi.net
Bu hikayeyi beğendi iseniz, veya fikrinizi diğer ziyaretçilerle paylaşmak istiyorsanız lütfen YORUMUNUZU yapın. Sadece 1-2 saniyenizi alacaktır.


Önemli Not: Lütfen hikayeyi kullanacaksanız; www.hikayearsivi.net den alıntı yaptığınızı ve kaynağını belirtiniz.

8 Mayıs 2006 - 12:37:06 - 6563 günlük
Ekleyen editör: HikayeArsivi

Okuyan:[4153]Yorumlayan:[0]Kategori: [Diyanetten Hikayeler]
[Arkadaşına Gönder][
Yazdır]



Bu hikaye yazı-yorum için henüz yorum yapılmamış veya yorum onaylanmamış.
 

Yorumlarınızı Yapın:
 



Reklam ver

 
 

.: Günün Ayeti :.

.: Günün Hadis-i Şerif-i :.

.: Günün Sözü :.

     


 
Google

Sitemizden alınan tüm hikaye-öykü-masal ve materyaller için link verilmesi zorunludur.
Site içeriğini kullanmak için site yönetimiyle [kutulkulub@gmail.com] irtibata geçerek istifade edebilirsiniz.

 
 Hikaye Arşivi  
Kerim Melleş-KuTuL KuLuB © 2002-2021  ©  Hikaye Öykü Masal Arşivi
Sayfamızı en iyi 1024*768 çözünürlükte görüntüleyebilirsiniz...

  KuTuL KuLuB-A.Kerim Melleş