Meltem herkes tarafından çalışkan ama ketum biri olarak tanınıyordu. Altı yıldır çalıştığı reklam şirketinde adından başka hiçbir şeyini bilen yoktu.Yüzü hiç gülmezdi.Ne kadar komik fikirlerle gelen olsa da bir tebessüm bile göstermez sadece olumlu yada olumsuz bir fikir yürütürdü.Sadece bazen telefonla konuştuğunda yüzünde hafif bir gülümseme ve tatlı bir ses tonu oluşurdu .Görenler hemen birbirlerine önemli bir durum olmuş gibi işaretleşerek gösterirlerdi.Herkesin merak ettiği çok ciddi ve ters bir kadın olan Meltem kiminle konuştuğunda yumuşuyordu…
İşler çok yoğunlaşmış nefes alamıyorlardı ama Meltem saat altı olduğunda bütün işini bırakır ya da yanına alır evde tamamlardı. Evli olmadığını ve hiç evlenmediğini işe girerken öğrenmişlerdi, peki neydi bu sır… Kimdi bu meçhul kişi…
Meltem apartmana girdiğinde kapıda genç bir kadınla karşılaştı, yanında altı yaşlarında küçük bir kız çocuğu vardı. Çocuğa gülümsüyerek baktı, çocukta ona gülümsemişti. Sevimli ve sıcak kanlı bir çocuktu.Meltem merdivenleri çıkarken dışarıdan gelen bir fren sesi ile irkildi.Hemen dışarı koştu, az önce karşılaştığı çocuk ve annesi kaza geçirmişlerdi.Önemli bir şeyleri yoktu ama bir kontrol almalarında fayda vardı.
- Ben sizi hemen bir hastaneye götüreyim, önemli bir şey görünmüyor ama belli olmaz.
Kadın hiç itiraz etmeden kabul etti. Birlikte acil servise gittiler. Meltem bir ara telefonla konuşup geç geleceğini haber vermişti. Bu Gül’ün gözünden kaçmamış ama bir şey sormamıştı.Bir iki film çekilmişti ve bir şeylerinin olmadığı anlaşılınca rahatlamışlardı.Bütün geceyi birlikte geçirmişlerdi ama hala birbirlerinin adlarını bilmiyorlardı.Kadın:
- Kusura bakmayın ; telaştan tanışma fırsatımız olmadı, benim adım gül.
- Telaştan benimde aklıma gelmedi ; bende Meltem ,memnun oldum.
- Sanırım bir problem yok eve dönebiliriz; sizi de bütün gece meşgul ettik ,kusura bakmayın!
- Önemli değil , önemli olan iyi olmanız.
- Teşekkür ederim.
Birlikte eve döndüler. Gül misafir kaldığı amcasını aramış olanları anlatmıştı. Amca telaşla kapıda karşıladı:
- Çok teşekkürler hanımefendi, lütfen bir kahvemizi içer misiniz?
- Teşekkür ederim, geç oldu başka zaman.
- Lütfen buyurun; biraz oturur, bir kahve içer gidersiniz.
Meltem yaşlı adamı kırmak istememişti. İçeri girip salona oturdular. Amca “kahveleriniz benden siz dinlenin” diyerek mutfağa gitti. Meltem biraz çekingen birazda merakla etrafa baktı, birden donup kalmıştı. Gördüğü resim gerçek mi yoksa hayal mi anlayamadı.
Gül, Meltem’in baktığı resme bakarak :
- Benim hayat arkadaşım; dostum, sırdaşım her şeyimdi dedi.
Meltemin boğazına bir düğüm oturmuş konuşamıyordu.
- Şimdi nerede, burada yok herhalde?
- Hayır… Hayatta değil ama hep bizimle beraber.
- Üzgünüm! Demişti ama içi içine sığmıyordu. Bu Murat’tı ve merak ediyordu, her şeyi tüm hayatlarını…
- Ne zaman evlendiniz?
- Aslında bizim evliliğimiz tam bir evlilik sayılmazdı, biz biraz mecburiyetten evlendik.
- Nasıl yani?
- Altı yıl önce erkek arkadaşımla bir trafik kazası yaptık. Elinde çiçeklerle telaşla koşturan bir adama çarptık. Adama çarpmamak için fren yapmıştık; ama yinede çarpmıştık, aracımız takla attı. Ben sevdiğim adamı o kazada kaybettim. Sonra Murat’la tanıştık. İkimizde uzun süre hastahane de yattık.Hamile olduğum ortaya çıkınca ailem beni sıkıştırmaya, babasını sormaya başladı.Bizde bu tür durumlar iyi karşılanmaz, bende Murat olduğunu söyledim. Nasıl olsa hastaneden çıkana kadar bir çare bulurduk. Düşük olma tehlikesi de vardı. İşin kötüsü Murat kız arkadaşına evlenme teklif etmeye gidiyormuş. Hastahanede onun durumu düzelene ve ben durumu öğrenene kadar on beş gün geçmişti. Benim pek bir şeyim yoktu. Murat konuşabilseydi her şey farklı olabilirdi…
- Murat kız arkadaşını aramadı mı ?
- Hastahanede yatarkan yalandan sözlendik. Taburcu olunca, ikimizde çıkar yol aradık. Önce arkadaşını bulmaya gittik ama sadece evi değil şehri terk ettiğini öğrendik.Uzun süre aradık, bulamadık.Birçok yere haberler gönderdik; sanki yerin altına girmişti.Onu bulamayınca Murat benim aileme karşı zor durumda kalmamam için benimle evlendi.Aslında karı koca değil çok iyi arkadaştık.Bu durumu sadece amcama söyledik, başka bilende olmadı.Onu kaybedince …
- Ne oldu!
- Biz evlendikten altı ay sonra işyerine giren bir hırsız tarafından öldürüldü ve o güne kadarda sevgilisini aramaya devam etti. O kötü olay olmasaydı belki bugün birlikte olabilirdi.
Meltem gözyaşlarını saklamaya çalışıyor ve eski günleri anımsıyordu. Muratla nişanlanıp yeni bir hayata başlayacakları gün Murat ortalıktan kaybolmuş ve günlerce ulaşamamıştı. Murat evlenmek için acele etmemeleri gerektiğini söylüyordu. Demek ki evlenmekten vazgeçmişti diye düşünüp; O kızgınlıkla annesini alıp şehri terk edip, İstanbul’a gelmiş kendine yeni bir düzen kurmuştu. Hayatına giren tek erkek; onu terk ettiği için hayata küsmüş ve dünya ile ilişiğini kesmişti.Oysa şimdi tüm gerçeği öğrenmişti ,onlar terk edilmemişti sadece acı olay onları ayırmıştı.Yıllarca terk edilmişliğin ezikliği ve ızdırabıyla yaşamıştı.
- Eşinizi nereye gömdünüz, burada mı?
- Hayır doğduğu yere Muğla’ya gömdük babasının yanına !
- Çok üzücü bir durum, ben kalkmalıyım geç oldu, iyi akşamlar.
- Yine beklerim ve tekrar teşekkür ederim.
Meltem hem üzgün hem de mutluydu eve merdivenleri koşarak çıktı
Gül onu aile ve toplum şiddetinden kurtaran adama karşı son görevini yerine getirmenin mutluluğu içindeydi. Amcası içeri geldi, yandaki odadan tüm konuşulanları dinlemişti. Meltemin olanları öğrenmesi, Murat’ın rahat uyumasını sağlayacak; Meltem’de terk edilmişliğin acısını unutup, yaşadığı saklı hayatından dışarı çıkabilecekti. Amca yeğen gönül borçlarını ödemenin mutluluğunu yaşıyorlardı.
- Biliyor musun amca, sayende ölü bir kadın dirildi. İyi ki varsın ve emniyetteki arkadaşların sayesinde Meltem’i bulduk. Ne kadar mutlu olduğunu gördün mü? Murat’ın ölümünü bile anlayamadı, tek düşündüğü terk edilmemiş olmaktı. Günlerdir nasıl karşılaşıp sohbet edebiliriz diye düşünüyordum. Kaza bahane oldu. Meltem eve gelince telaşla kapıyı açtı. Küçük Murat yatmamış annesini beklemişti. Meltem yıların özlemini giderircesine oğluna sarıldı.
- Sana bir müjdem var. Yarın bir yere gidiyoruz !
- Nereye anneciğim?
- Babanın kabrini ziyarete.
- Heyyy.. sonunda izin alabildin demek ki !
Evet izin alabildim diyerek oğlunu tekrar öptü. Yıllardır öldü dediği babası gerçekten ölmüştü; ne zaman mezarlık ziyaretine gitmek istese, izin alamıyorum diye kandırıyordu. Şimdi oğlu, mezarda da olsa babasının varlığını görebilecek ve hissedecekti. Acı bir olay onların bir aile olmasını engellemişti ve yine acı bir olay onları bir araya getirmişti. En güzeli de onlar terk edilmemişlerdi.
Yazan: İNCİDAL
Hazırlayan: www.hikayearsivi.net | A.Kerim Melleş |