Kış yaklaşıyordu. Doğu Anadolu dondurucu soğuklarıyla meşhurdu. Bahardan hazırlık yapmak, yakacak odunu depolamak gerekiyordu erkenden...
Bediüzzaman, Van'ın Nurşin Camiinde talebelerine ders veriyordu. Molla Hamid Camiinin hizmetlerini görüyor, temizlik yapıyor, yemek pişiriyor ve odun taşıyordu.
Bir gün ağaçların kurumuş dallarını kesmiş, budanacakları da budamış, odunları camiye taşımaya başlamıştı.
Bediüzzaman bu manzarayı uzaktan izliyordu. Bir anda hayalen Saadet Asrına gitti. Mescid-i Nebevi inşa ediliyordu. Sahabelerin bir kısmı harç karıyor, bir kısmı kuruyan kerpiçleri taşıyor, bir kısmı da el ele vererek duvar örüyorlardı.Peygamberimiz de onlarla birlikte ter içinde çalışıyordu.
Sahabeler ona, "Ya Resulullah, siz yorulmayın, biz zaten yapıyoruz." dediklerinde, Peygamberimiz buna razı olmuyor ve çalışmaya devam ediyordu.
Bediüzzaman yerinden doğruldu, Molla Hamid'e doğru yöneldi. Kırılan odunları kucaklayıp yavaş yavaş taşımaya başladı.
Molla Hamid ne yapacağını bilemedi. Nasıl olurdu, Üstad kucağında odun taşıyordu?
- "Aman Üstadım," dedi. "Siz gidin istirahat edin. Sizin beş-altı defada götürdüğünüzü zaten ben bir defada götürüyorum."
Bediüzzaman, bu fedakar talebesine ayak üzeri şöyle ders verdi:
- "Kardeşim, gayretim kabul etmiyor, sen çalışasın ben oturayım. Eğer bilsen gayret ne hayırlı bir iştir, ömrünü bir dakika boşa geçirmezdin!"
Kaynaklar: Bediüzzaman'la Yaşayan Öyküler (Ömer Faruk Paksu)
Hazırlayan: KuTuL KuLuB
www.hikayearsivi.net
|